TTK m.365/1 hükmüne göre, “Anonim şirket yönetim kurulu tarafından yönetilir ve temsil olunur. Kanundaki istisnai hükümler saklıdır”. Bu kapsamda yönetim kurulu iç ilişkide yönetim organı, dış ilişkide temsil organıdır.[1]
Yönetim kurulu niteliği itibarıyla kurul organdır[2]. 6762 sayılı mülga TTK’[3]daki yönetim kurulunun en az üç kişiden oluşacağına ilişkin hüküm 6102 sayılı yeni TTK[4]’da terk edilerek tek üyeli yönetim kuruluna imkan tanınmıştır. Yönetim kurulunun tek üyeli olması konusunda tek kişi ile kurul kavramları birbiriyle çelişkili gibi gözükse de TTK m.359 gerekçesinde kurul ifadesinin birden fazla kişiyi değil organ kavramını işaret ettiği belirtilmektedir.
Yönetim kurulunun ilk üyeleri TTK m.339, 3. fıkrası gereğince esas sözleşme ile atanmakta, sayıları ise TTK m.339, 2-g fıkrası gereğince esas sözleşmede gösterilmektedir. Yönetim kurulu üye sayısının üst sınır ile ilgili olarak TTK’da açık bir düzenleme yoktur. Daha sonraki yönetim kurulu üyeleri ise, genel kurul tarafından seçilir. TTK m.408 2-b fıkrası gereğince yönetim kurulu üyelerini seçme yetkisinin devredilemezdir.
SPK’nın Kurumsal Yönetim İlkeleri’ne göre, yönetim kurulu üye sayısı her durumda beş üyeden az olmamalıdır. Yönetim kurulu üye sayısı, yönetim kurulunun verimli ve yapıcı çalışmalar yapmasına, hızlı ve rasyonel kararlar almasına, komitelerin oluşturulmasına ve çalışmalarının etkili olarak organize edilmesine yardımcı olabilecek şekilde belirlenmelidir.[5]
Yönetim kurulu üyeliğinin kazanılmasının temel ve normal yolu, yönetim kurulu üyesinin genel kurul tarafından seçilmesidir. Genel kurul, pay sahipleri tarafından önerilen veya şahsen kendilerinin aday olması ile belirlenen aday listesinden özgür iradesiyle istediği kişileri yönetim kurulu üyesi olarak seçebilir. Anonim şirketin tescil ile tüzel kişilik kazanması nedeniyle tescil anında şirketi temsil edecek bir organ olması gerekir. Bu organ, TTK kapsamında genel kurul olarak belirlenmiş olup genel kurulun seçim iradesine kanun ve esas sözleşmedeki düzenlemeler haricinde müdahale edilemez[6].
Anonim şirketin ilk yönetim kurulu üyeleri, esas sözleşme ile atanır. TTK m.339, 2-g fıkrası gereğince, yetkili olan yönetim kurulu üye sayılarının esas sözleşmede belirtilmesi zorunludur.
TTK m.363 1. fıkrası gereğince TTK 334 üncü madde yani kamu tüzel kişilerinin yönetim kurulunda temsili düzenlemesi hükmü saklı kalmak üzere, herhangi bir sebeple bir üyelik boşalırsa, yönetim kurulu, kanuni şartları haiz birini, geçici olarak yönetim kurulu üyeliğine seçip ilk genel kurulun onayına sunabilir. Bu yolla seçilen üye, onaya sunulduğu genel kurul toplantısına kadar görev yapar ve onaylanması halinde selefinin süresini tamamlar.
Toplantı yeter sayısı sağlanamaması halinde yönetim kurulunun üye seçme hakkı olup olmadığı soru gündeme gelecektir. Bu durumda yönetim kurulu, toplantı yeter sayısını sağlayamayacağı ve toplanamayacağı için TTK m.410/2 hükmüne göre, tek bir pay sahibi mahkemenin izniyle genel kurulu toplantıya çağırabilecek ve boşalan üyeliklere yeni üyeler, genel kurul tarafından seçilebilecektir.[7]
Yönetim kurulu üyesinin seçimine ilişkin diğer bir durum TTK m.334 hükmünde yer almaktadır. Söz konusu maddeye göre, “Devlet, il özel idaresi, belediye ve köy ile diğer kamu tüzel kişilerinden birine, esas sözleşmede öngörülecek bir hükümle, pay sahibi olmasalar da, işletme konusu kamu hizmeti olan anonim şirketlerin yönetim kurullarında temsilci bulundurmak hakkı verilebilir.” Buna göre, TTK m.334, belirli koşullarda pay sahibi olan veya olmayan kamu tüzel kişilerine yönetim kurulunda temsilci bulundurma hakkı vermiştir.
TTK m. 362 1. fıkrasına göre, yönetim kurulu üyeleri en çok üç yıl için seçilebilirler. Esas sözleşmede üyelerin tekrar seçilmelerini engelleyen bir hüküm yoksa üyeler, genel kurul tarafından tekrar seçilebilir.
TTK M 362 2. Fıkrasında, TTK m. 334 üncü madde hükmünün saklı olduğu belirtilmiştir. TTK m. 334 2. fıkrasına göre, kamu tüzel kişilerinin yönetim kurulundaki temsilcileri, ancak bunlar tarafından görevden alınabilir. Buz düzenlemeden anlaşılacağı üzere, kamu tüzel kişilerin yönetim kurulundaki temsilcileri için TTK m. 362’ye göre belirlenen üç yıllık süre uygulanmayacak, görevden alınıncaya kadar görevlerine devam edeceklerdir.
TTK m. 359’da yönetim kurulunun üye sayısı ve nitelikleri düzenlenmiştir. TTK m.359’a göre, üyeliği sona erdiren sebepler olmadıkça ve pay sahibi olmaya gerek olmaksızın, tam ehliyetli gerçek kişilerin yanında tüzel kişiler de anonim şirketin yönetim kuruluna seçilebilir. TTK m.363/2’de üyeliği sona erdiren sebepler düzenlenmiştir. Buna göre, “yönetim kurulu üyelerinden birinin iflas etmesi, ehliyetinin kısıtlanması, üyelik için gerekli kanuni şartları veya esas sözleşmede öngörülen niteliklerin kaybetmesi üyeliğin kendiliğinden sona ermesine neden olur.”
Anonim şirketlerin temsil edilmesinde esas sözleşmede bir hüküm bulunuyorsa, ferdi imza usulü kabul edilir. Ferdi imza usulünün kabul edildiği durumda, yönetim kurulunun temsil yetkisi verdiği tek kişinin gerçekleştirdiği işlemler şirketi bağlar. Ayrıca esas sözleşmede bir hüküm bulunuyorsa bütün yönetim kurulu üyelerinin imzalarının olması gerektiği de kararlaştırılabilir. Şayet bu şekilde bir sınırlama getirilmemişse, bütün yönetim kurulu üyelerinin temsile yetkili olduğu ve herhangi ikisinin imzası ile şirketin temsil edileceği kabul edilir.[8]
TTK m. 370 2. fıkrasında yönetim kurulunun, en az bir yönetim kurulu üyesinin temsil yetkisine haiz olması şartıyla temsil yetkisini bir veya daha fazla murahhas üyeye veya müdür olarak üçüncü kişilere devredebileceği düzenlenmiştir.
Temsil yetkisinin yönetim kurulu üyesi olmayan üçüncü kişiye devri ile ilgili olarak tıpkı yönetim yetkisini devralanlar gibi TTK m.370/2 uyarınca kendilerine yönetim yetkisi devredilenler de organ sıfatını iktisap ederler. Bu sebeple TTK m.369 ve TTK m.553/1 hükmü kapsamında yönetim kurulu üyeleri ile aynı şekilde özen ve bağlılık yükümlülüğü ve sorumluluk ile ilgili hükümlere tabidirler. Ayrıca, yönetim kurulu TTK m.375/1-d hükmü kapsamında devredilemez ve vazgeçilemez nitelikteki görevleri çerçevesinde, TTK m.370/2 hükmü ile görevlendirdiği murahhas üye ve müdürlerin yetkilerini istediği zaman geri alabilir.[9]
TTK m. 371/7’ye göre, yönetim kurulu, temsile yetkili olmayan yönetim kurulu üyelerini veya şirkete hizmet akdi ile bağlı olanları sınırlı yetkiye sahip ticari vekil veya diğer tacir yardımcıları olarak atayabilir. Bu şekilde atanacak olanların görev ve yetkileri, TTK m. 367’ye göre hazırlanacak iç yönergede açıkça belirlenir. Bu durumda iç yönergenin tescil ve ilanı zorunludur. İç yönerge ile ticari vekil ve diğer tacir yardımcıları atanamaz. Bu fıkra uyarınca yetkilendirilen ticari vekil veya diğer tacir yardımcıları da ticaret siciline tescil ve ilan edilir. Bu kişilerin, şirkete ve üçüncü kişilere verecekleri her tür zarardan dolayı yönetim kurulu müteselsil olarak sorumludur. Düzenlemeyle birlikte, icra yetkisi olmayan yönetim kurulu üyeleri ile hizmet akdi ile bağlı olan olanlara icrayı yetki verilmesinin önü açılmış, iç yönerge ile yetkinin sınırları belirlenmiş ve tescil ve ilan ile aleniyet kazandırılmıştır.
Yönetim kurulu, temsile yetkili kişileri ve bunların temsil şekillerini gösterir kararının noterce onaylanmış suretini, tescil ve ilan edilmek üzere, TTK m.373/1 hükmü uyarınca ticaret siciline verir. Hükümde yer alan “temsile yetkili kişiler” ibaresinden sıfatı ve konumu ne olursa olsun anonim şirket adına hareket eden yetkili tüm kişilerin tescil edileceği anlaşılmaktadır.[10]
TTK m. 371/1’e göre, temsile yetkili olanlar şirketin amacına ve işletme konusuna giren her tür işleri ve hukuki işlemleri, şirket adına yapabilir ve bunun için şirket unvanını kullanabilirler. Şirketin amacı ve işletme konusuna girmeyen işleri ve hukuki işlemleri konusunda temsile yetkili olanlar tarafından yapılması halinde ne olacağı soru akıllara takılabilir. TTK m. 372/2’ye göre, temsile yetkili olanların, üçüncü kişilerle, işletme konusu dışında yaptığı işlemler, üçüncü kişinin, işlemin işletme konusu dışında bulunduğunu bildiği veya durumun gereğinden, bilebilecek durumda bulunduğu ispat edilmesi halinde şirketi bağlamaktadır. Şirket esas sözleşmesinin ilan edilmiş olması, bu hususun ispatı açısından, tek başına yeterli delil değildir. Çünkü TTK m.354 hükmüne göre, şirketin amaç ve konusunda sicil müspet işlevini icra etmez; yani ilan edildiği için üçüncü kişi şirketin amaç ve konusunu bilmek zorunda değildir.[11]
TTK m. 371/3’e göre, temsil yetkisinin sınırlandırılması, iyiniyet sahibi üçüncü kişilere karşı hüküm ifade etmez; ancak, temsil yetkisinin sadece merkezin veya bir şubenin işlerine özgülendiğine veya birlikte kullanılmasına ilişkin tescil ve ilan edilen sınırlamalar geçerlidir.
TTK m. 369/1. fıkrası gereğince, yönetim kurulu üyeleri ve yönetimle görevli üçüncü kişiler, görevlerini tedbirli bir yöneticinin özeniyle yerine getirmek ve şirketin menfaatlerini dürüstlük kurallarına uyarak gözetmek yükümlülüğü altındadırlar.
TTK m. 553’de kurucuların, yönetim kurulu üyelerinin, yöneticilerin ve tasfiye memurlarının sorumluluğu düzenlenmiştir. Adı geçen düzenlemeye göre, kurucular, yönetim kurulu üyeleri, yöneticiler ve tasfiye memurları, kanundan ve esas sözleşmeden doğan yükümlülüklerini kusurlarıyla ihlal ettikleri takdirde, hem şirkete hem pay sahiplerine hem de şirket alacaklılarına karşı verdikleri zarardan sorumludurlar.
TTK m.369’a göre yönetim kurulu üyeleri ve yönetimle görevli üçüncü kişilerin görevlerini yerine getirirken tedbir bir yönetici özeniyle, dürüstlük kuralına uyarak yerine getirmesi gerektiği belirtmek suretiyle, TTK m. 553 de belirtilen kusurun belirlenmesinde kriter getirmiştir.
TTK m. 553/2-3’e göre, kanundan veya esas sözleşmeden doğan bir görevi veya yetkiyi, kanuna dayanarak, başkasına devreden organlar veya kişiler, bu görev ve yetkileri devralan kişilerin seçiminde makul derecede özen göstermediklerinin ispat edilmesi hali hariç, bu kişilerin fiil ve kararlarından sorumlu olmazlar.
Hiç kimse kontrolü dışında kalan, kanuna veya esas sözleşmeye aykırılıklar veya yolsuzluklar sebebiyle sorumlu tutulamaz; bu sorumlu olmama durumu gözetim ve özen yükümü gerekçe gösterilerek geçersiz kılınamaz.
Yetki ile sorumluluk arasında orantı olması, hem özen ve gözetim yükümlülüğünün sınırlarını belirleyen konulardan hem de sorumluluk hukukunun temel prensiplerinden sayılır.[12]
Müteselsil sorumluluk, bir zararı birden fazla kişinin tazmin etme yükümlülüğü anlamına gelir ve sözleşme veya kanundan doğar. Yönetim kurulu üyeleri, kurul olarak kendilerine verilen yetkilere aykırı davranarak sorumlu duruma geldiklerinde, söz konusu sorumluluk, müteselsil sorumluluktur. Buna karşılık, yönetim kurulu üyelerine, yalnızca yönetim kurulu üyesi oldukları için verilen görevlere aykırı davranmaları halinde, meydana gelen sorumluluk münferit sorumluluk olarak adlandırılır ve yalnızca belirtilen yönetim kurulu üyesi bu kapsamda değerlendirilir. Müteselsil sorumluluk ile amaçlanan alacaklının birden fazla sorumluyla karşı karşıya kalması sebebiyle zayıflayan durumunu dengelemektir. Ayrıca müteselsil sorumluluk sebebiyle, zarar görene ispat ve tahsil kolaylığı sağlanarak, borcun ödenmemesi riski azaltılmakta ve zarar gö- renin alacağı elde etmesinin yolu açılmaktadır.[13]
Hukuki sorumluluk gerektiren haller, TTK m.553 düzenlenen yönetim kurulu üyelerinin genel sorumluluğunu ifade ederken, TTK’da düzenlenmiş bulunan yönetim kurulu üyelerinin sorumluluk gerektiren özel halleri ifade etmektedir.
TTK m. 553’de kurucuların, yönetim kurulu üyelerinin, yöneticilerin ve tasfiye memurlarının sorumluluğu düzenlenmiştir. Adı geçen düzenlemeye göre, kurucular, yönetim kurulu üyeleri, yöneticiler ve tasfiye memurları, kanundan ve esas sözleşmeden doğan yükümlülüklerini kusurlarıyla ihlal ettikleri takdirde, hem şirkete hem pay sahiplerine hem de şirket alacaklılarına karşı verdikleri zarardan sorumludurlar.
TTK m. 553/2-3’e göre, kanundan veya esas sözleşmeden doğan bir görevi veya yetkiyi, kanuna dayanarak, başkasına devreden organlar veya kişiler, bu görev ve yetkileri devralan kişilerin seçiminde makul derecede özen göstermediklerinin ispat edilmesi hali hariç, bu kişilerin fiil ve kararlarından sorumlu olmazlar.
TTK m. 553/3 hükmü gerekçesinde; “yönetim organının, organsal işlevi ister kanuna göre devredilmiş olsun, ister organın kendisinde kalsın üyelerin gözetim yükümlerini tanımakta, ancak bu yükümün kontrol dışında kalan olgu ve konularda bulunmadığını hükme bağlamaktadır. Bu hüküm yönetim ile görevli kişilerin bu arada yönetim kurulu üyelerinin uygun nedensellik bağının veya kusurlarının yokluğu halinde, soyut bir gözetim görevi anlayışına dayanılarak sorumlu tutulmalarına engel olmak amacıyla öngörülmüştür. Çünkü, uygulamada yönetim kurulu üyelerinin insan takatinin üstünde bir gözetim anlayışıyla şirketteki her türlü kanuna veya esas sözleşmeye aykırılıktan sorumlu tutuldukları gözlemlenmiştir”.
Yönetim kurulu üyeleri, şirket açısından tehlike arz eden bir durumda, gözetim yükümünü ifa etmediklerinde ortaya çıkan zarar karşısında ihmalleri olduğu isnadıyla karşılaşmaktadırlar. Gözetim ve görev yetkisi doğru anlaşıldığında, yönetim kurulunun devredemeyeceği gözetim ve görev yetkisinin üst gözetimle sınırlı olduğu; günlük iş akışının, münferit iş ve işlemlerin gözetiminin üst gözetime dahil olmadığı anlaşılacaktır[14]
Kanımızca, yönetim kurulu üyeleri ve yöneticilerin şirkete ait tüm işlemleri Kanunun ön gördüğü şekilde yerine getirilmesi hayatın olağan akışına uygun olmayacaktır. Bu durumda, önemli iş ve işlemlerin kaçırılması suretiyle yönetilen şirketin zarara uğraması halinde işlemi yapanın kişisel sorumluluğu ortaya çıkacaktır.
TTK m. 549 hükmüne göre, “şirketin kuruluşu, sermayenin artırılması ve azaltılması ile birleşme, bölünme, tür değiştirme ve menkul kıymet çıkarma gibi işlemlerle ilgili belgelerin, izahnamelerin, taahhütlerin, beyanların ve garantilerin yanlış, hileli, sahte gerçeğe aykırı olmasından, gerçeğin saklanmış bulunmasından ve diğer kanuna aykırılıklardan doğan zarardan, belgeleri düzenleyenler veya beyanları yapanlar ile kusurlarının varlığı halinde bunlara katılanlar sorumlu olurlar.”
TTK m. 550/1 hükmüne göre, “sermaye tamamıyla taahhüt olunmamış veya karşılığı kanun veya esas sözleşme hükümleri gereğince ödenmemişken, taahhüt edilmiş veya ödenmiş gibi gösterenler ile kusurlu olmaları şartıyla, şirket yetkilileri, bu payları üstlenmiş kabul edilirler ve payların karşılıkları ile zararı faiziyle birlikte müteselsilen ödemekle yükümlüdürler.”
TTK m.550/2 hükmü ise, “sermaye taahhüdünde bulunanların ödeme yeterliliğinin bulunmadığını bilen ve buna onay verenler, söz konusu borcun ödenmemesinden doğan zarardan sorumludurlar.”
Adı geçen madde düzenlemesinde üç farklı sorumluluk hali düzenlenmiştir. Birinci hal, sermaye tamamıyla taahhüt olunmamış veya karşılığı kanun veya esas sözleşme hükümleri gereğince ödenmemişken, taahhüt edilmiş veya ödenmiş gibi göstermektir. İkinci sorumluluk hali, pay bedellerinin peşinen ödenmesi gereken bölümünün kısmen veya tamamen ödenmemiş olmasına rağmen ödenmiş gibi gösterilmesidir. Üçüncü sorumluluk hali ise TTK 550/2. maddesi gereğince, sermaye taahhüdünde bulunanların ödeme yeterliliğinin bulunmadığını bilinmesi ve onay verilmesidir. Her üç sorumluluk halinde de anonim şirket, pay sahipleri ve üçüncü kişiler yanıltıldığından, TTK özel bir sorumluluk hükmü öngörmüştür.
TTK m.551’e göre, “Ayni sermayenin veya devralınacak işletme ile ayınların değerlemesinde emsaline oranla yüksek fiyat biçenler, işletme ve aynın niteliğini veya durumunu farklı gösterenler ya da başka bir şekilde yolsuzluk yapanlar, bundan doğan zarardan sorumludur.”
Değerlemeye tabi tutulan ayınların değerlerinin emsallerine göre yüksek gösterilmesi değerlemeyi yapan uzmanların görevlerine aykırı hareket etmeleri sonucunu doğurur. “Emsal” in doğru olarak seçilmesi, karşılaştırmanın tarafsız ve objektif uzmanlarca yapılması gereklidir. “Emsal”, aynı konumda, aynı kalitede, aynı şartları haiz aynı malvarlığı unsurları olarak ifade edilir.[15]
TTK m.551’e göre, “ Sermaye Piyasası Kanunu hükümleri saklı kalmak kaydıyla, bir şirket kurmak veya şirketin sermayesini artırmak amacıyla yahut vaadiyle halka her türlü yoldan çağrıda bulunularak para toplanması yasaktır.”
Kanımızca, bir şirketin kuruluşu veya sermaye artırımı içi halktan para toplamanın yasak olması yerinde bir düzenlemedir. Aksi bir durumun kabulü halinde telafisi mümkün olmayan zararlara sebebiyet verileceği ortadadır.
TTK m. 1524’e göre, “TTK 397 nci maddenin dördüncü fıkrası uyarınca denetime tabi olan sermaye şirketleri, kuruluşlarının ticaret siciline tescili tarihinden itibaren üç ay içinde bir internet sitesi açmak ve bu sitenin belirli bir bölümünü şirketçe kanunen yapılması gereken ilanların yayımlanmasına özgülemek zorundadır”
TTK m. 195/1-a maddesi gereğince “bir ticaret şirketi, diğer bir ticaret şirketinin, doğrudan veya dolaylı olarak;
1. Oy haklarının çoğunluğuna sahipse veya
2. Şirket sözleşmesi uyarınca, yönetim organında karar alabilecek çoğunluğu oluşturan sayıda üyenin seçimini sağlayabilmek hakkını haizse veya
3. Kendi oy hakları yanında, bir sözleşmeye dayanarak, tek başına veya diğer pay sahipleri ya da ortaklarla birlikte, oy haklarının çoğunluğunu oluşturuyorsa,
b) Bir ticaret şirketi, diğer bir ticaret şirketini, bir sözleşme gereğince veya başka bir yolla hakimiyeti altında tutabiliyorsa,
birinci şirket hakim, diğeri bağlı şirkettir.”
TTK’da hakim ve bağlı şirketler arasındaki ilişkiler, şeffaflık, hesap verilebilirlik ve menfaat dengesi kavramları temelinde düzenlenmiştir. TTK m.195 – m.206 arasındaki düzenlemelerle, şirketler topluluğu içinde yer alan bir şirketin ekonomik açıdan topluluk içindeki bir başka bir şirkete bağımlı olması durumunda dahi aslında bağımsız olduğu varsayımının sebep olduğu problemlerin çözümüne ilişkin konular hükme bağlanmıştır. Bu noktada öncelikle önem taşıyan problem, hakim şirketin talimatlarını uygulamak zorunda kalan bağlı şirket yönetim kurulunun, bağlı şirketin zararına sebep olan eylemlerden sorumlu tutulmasıdır.[16]
TTK M. 193/1’e göre, “Birleşme, bölünme veya tür değiştirme işlemlerine herhangi bir şekilde katılmış bulunan bütün kişiler şirketlere, ortaklara ve alacaklılara karşı kusurları ile verdikleri zararlardan sorumludurlar. Kurucuların sorumlulukları saklıdır.”
TTK m.338/2 hükmü uyarınca, “anonim şirketin pay sahibi sayısı bire düştü- ğünde, durumun, bu sonucu doğuran işlem tarihinden itibaren yedi gün içinde yönetim kuruluna bildirmesi gereklidir. Yönetim kurulu, söz konusu bildirimin kendisine ulaş- ması ile birlikte yedi gün içinde, anonim şirketin tek pay sahipli bir anonim şirket oldu- ğunu tescil ve ilan ettirir. Ayrıca, hem şirketin tek pay sahipli olarak kurulması hem de payların tek kişide toplanması halinde tek pay sahibinin adı, yerleşim yeri ve vatandaş- lığı da tescil ve ilan edilir. Aksi halde doğacak zarardan, bildirimde bulunmayan pay sahibi ve tescil ve ilanı yaptırmayan yönetim kurulu sorumludur.”
TTK m.395/2 hükmüne göre, “pay sahibi olmayan yönetim kurulu üyeleri ile yönetim kurulu üyelerinin pay sahibi olmayan 393 üncü maddede sayılan yakınları şirkete nakit borçlanamaz. Bu kişiler için şirket kefalet, garanti ve teminat veremez, sorumluluk yüklenemez, bunların borçlarını devralamaz. Aksi halde, şirkete borçlanılan tutar için şirket alacaklıları bu kişileri, şirketin yükümlendirildiği tutarda şirket borçla- rı için doğrudan takip edebilir.”
TTK m.396/1 hükmüne göre, “yönetim kurulu üyelerinden biri, genel kurulun iznini almaksızın, şirketin işletme konusuna giren ticari iş türünden bir işlemi kendi veya başkası hesabına yapamayacağı gibi, aynı tür ticari işlerle uğraşan bir şirkete sorumluluğu sınırsız ortak sıfatıyla da giremez. Bu hükme aykırı harekette bulunan yö- netim kurulu üyelerinden şirket tazminat istemekte veya tazminat yerine yapılan işlemi şirket adına yapılmış saymakta ve üçüncü kişiler hesabına yapılan sözleşmelerden do- ğan menfaatlerin şirkete ait olduğunu dava etmekte serbesttir.”
TTK m.393/1 hükmüne göre, “yönetim kurulu üyesi, kendisinin şirket dışı kişi- sel menfaatiyle veya alt ve üst soyundan birinin ya da eşinin yahut üçüncü derece dahil üçüncü dereceye kadar kan ve kayın hısımlarından birinin, kişisel ve şirket dışı menfaa- tiyle şirketin menfaatinin çatıştığı konulara ilişkin müzakerelere katılamaz. Bu yasak, yönetim kurulu üyesinin müzakereye katılmamasının dürüstlük kuralının gereği olan durumlarda da uygulanır. Tereddüt uyandıran hâllerde, kararı yönetim kurulu verir. Bu oylamaya da ilgili üye katılamaz. Menfaat uyuşmazlığı yönetim kurulu tarafından bilinmiyor olsa bile, ilgili üye bunu açıklamak ve yasağa uymak zorundadır.”
Kanuni temsilcilerin kamu borçlarından sorumluluğunun yer aldığı 6183 sayılı AATUHK m.35 ile VUK m.10 arasında amaç, koşul, kapsam, nitelik ve dayanak bakımından farklılıklar bulunmaktadır. AATUK mükerrer m.35. hükmü kanuni temsilcinin kamu alacakları için kusursuz sorumluluğunu düzenlerken, VUK m.10 hükmü vergi ve vergiye bağlı borçlardan doğan kanuni temsilcinin kusura dayanan sorumluluğunu düzenler[17].
Anonim şirket yönetim kurulu tarafından yönetilir ve temsil olunur. A.Ş iç ilişkide yönetim, dış ilişkide temsil organıdır. Yönetim kurulunun kaç kişiden oluşacağı özel kanunlarda bir sınırlama getirmiyorsa, esas sözleşme ile belirlenmektedir. Özel kanunlarda bu konuda bir düzenleme varsa, yönetim kurulu, özel düzenlemeye göre oluşturulacaktır.
Yönetim kurulu üyelerinin seçilmesi bir çok yöntemle yapılabilmektedir. Anonim şirketin tescil ile tüzel kişilik kazanması nedeniyle tescil anında şirketi temsil edecek bir organ olması gerekir. Bu organ, TTK kapsamında genel kurul olarak belirlenmiş olup genel kurulun seçim iradesine kanun ve esas sözleşmedeki düzenlemeler haricinde müdahale edilemez. Bu nedenledir ki, yönetim kurulunun üyelerinin seçilmesi genel kurulu tarafından atanacaktır. Bunun haricinde, esas sözleşme ve kamu tüzel kişiler tarafından atanacaklardır. Yönetim kurulu üyeleri en çok üç yıl için seçilebilirler. Üyeliği sona erdiren sebepler olmadıkça ve pay sahibi olmaya gerek olmaksızın, tam ehliyetli gerçek kişilerin yanında tüzel kişiler de anonim şirketin yönetim kuruluna seçilebilir.
Şirketin temsil edilmesinde esas sözleşmede bir hüküm bulunuyorsa, ferdi imza usulü kabul edilir. Yönetim kurulunun, en az bir yönetim kurulu üyesinin temsil yetkisine haiz olması şartıyla temsil yetkisini bir veya daha fazla murahhas üyeye veya müdür olarak üçüncü kişilere devredebilecektir. Bu şekilde devri yapılması halinde devir alan da şirketin yönetim organı olma vasfına haiz olacaktır. Yönetim kurulunun tüm yetkilerinin atanmaksızın bir takım yetkilerin devri de söz konu olabilecektir. Bu durumda, temsile yetkili olmayan yönetim kurulu üyelerini veya şirkete hizmet akdi ile bağlı olanları sınırlı yetkiye sahip ticari vekil veya diğer tacir yardımcıları olarak atanabilecektir. Bu şekilde atanacak olanların görev ve yetkileri, hazırlanacak iç yönergede belirlenir ve tescil ve ilan olunur. İç yönerge ile ticari vekil ve diğer tacir yardımcıları atanamaz. İcra yetkisi olmayan yönetim kurulu üyeleri ile hizmet akdi ile bağlı olan olanlar ticari vekil olarak atanmak suretiyle icrayı yetki verilmiştir.
Temsil yetkisinin sınırlandırılıp sınırlandırılmayacağı, sınırlandırılacak ise sınırlarının bilinmesi şirketin temsili açısından önemlidir. Temsil yetkisinin sınırlandırılması, iyiniyet sahibi üçüncü kişilere karşı hüküm ifade etmez; ancak, temsil yetkisinin sadece merkezin veya bir şubenin işlerine özgülendiğine veya birlikte kullanılmasına ilişkin tescil ve ilan edilen sınırlamalar geçerlidir.
Yönetim kurulu üyeleri ve yönetimle görevli üçüncü kişiler, görevlerini tedbirli bir yöneticinin özeniyle yerine getirmek ve şirketin menfaatlerini dürüstlük kurallarına uyarak gözetmek yükümlülüğü altındadırlar. Kurucular, yönetim kurulu üyeleri, yöneticiler ve tasfiye memurları, kanundan ve esas sözleşmeden doğan yükümlülüklerini kusurlarıyla ihlal ettikleri takdirde, hem şirkete hem pay sahiplerine hem de şirket alacaklılarına karşı verdikleri zarardan sorumludurlar. Yönetim kurulu üyeleri, kurul olarak kendilerine verilen yetkilere aykırı davranarak sorumlu duruma geldiklerinde, söz konusu sorumluluk, müteselsil sorumluluktur. Hiç kimse kontrolü dışında kalan, kanuna veya esas sözleşmeye aykırılıklar veya yolsuzluklar sebebiyle sorumlu tutulamaz; bu sorumlu olmama durumu gözetim ve özen yükümü gerekçe gösterilerek geçersiz kılınamaz. Yönetim kurulu üyelerinin sorumluluğu kusur sorumluluğudur.
AKDAĞ GÜNEY Necla, Anonim Şirket Yönetim Kurulu Üyelerinin Hukuki Sorumluluğu, 2. Baskı, Vedat Kitapçılık, İstanbul 2010, s.220.
ÇAKIR Rasim Can, “6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nda Anonim Şirket Yönetim Kurulu”, İstanbul Barosu Dergisi, C.88, S.5, 2014, s.114.
ÇAMOĞLU Ersin, “Sorumluluk Hukukunun Evrensel İlkeleri Işığında Yeni Türk Ticaret Kanunu’nda Anonim Ortaklık Yönetim Kurulu Üyelerinin Hukuki Sorumluluğu”, Prof. Dr. Şener Akyol’a Arma- ğan, Filiz Kitabevi, İstanbul 2011, s.407-418.
KIRCA İsmail /ŞEHİRALİ ÇELİK Feyzan Hayal /MANAVGAT Çağlar, Anonim Şir- ketler Hukuku, Banka ve Ticaret Hukuku Araştırma Enstitüsü Yayınları, C.1, Ankara 2013 s.629
POROY/TEKİNALP/ÇAMOĞLU, Ortaklıklar ve Kooperatif Hukuku, 12. Baskı, Vedat Kitapçılık, İstanbul 2010, s.260
PULAŞLI, Hasan, Şirketler Hukuku Genel Esaslar, 4. Baskı, Adalet Yayınevi, Ankara 2016, s.423.
PULAŞLI Hasan, 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’na Göre Şirketler Hukuku Şerhi, Cilt 1, 1. Baskı, Ankara 2011, s.1013
TEKİNALP Ünal, Sermaye Ortaklıklarının Yeni Hukuku, 4.Bası, Vedat Kitapçılık, İstanbul 2015. (Sermaye Ortaklıkları)
ÜÇIŞIK Güzin/ÇELİK Aydın, Anonim Ortaklıklar Hukuku, C.1, Adalet Yayınevi, An- kara 2013. s.453-454
[1] PULAŞLI Hasan, 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’na Göre Şirketler Hukuku Şerhi, Cilt 1, 1. Baskı, Ankara 2011, s.1013.
[2] POROY/TEKİNALP/ÇAMOĞLU, Ortaklıklar ve Kooperatif Hukuku, 12. Baskı, Vedat Kitapçılık, İstanbul 2010, s.260
[3] 6762 sayılı mülga Türk Ticaret Kanunu, 09.07.1956 tarih ve 9353 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanmıştır.
[4] 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu Gerekçesi
[5] SPK Kurumsal Yönetim İlkeleri m.4.3.1.
[6] PULAŞLI, Hasan, Şirketler Hukuku Genel Esaslar, 4. Baskı, Adalet Yayınevi, Ankara 2016, s.423.
[7] ÇAKIR Rasim Can, “6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nda Anonim Şirket Yönetim Kurulu”, İstanbul Barosu Dergisi, C.88, S.5, 2014, s.114.
[8] ÜÇIŞIK Güzin/ÇELİK Aydın, Anonim Ortaklıklar Hukuku, C.1, Adalet Yayınevi, An- kara 2013. s.453-454
[9] KIRCA İsmail /ŞEHİRALİ ÇELİK Feyzan Hayal /MANAVGAT Çağlar, Anonim Şir- ketler Hukuku, Banka ve Ticaret Hukuku Araştırma Enstitüsü Yayınları, C.1, Ankara 2013 s.629
[10] KIRCA (ŞEHİRALİ/MANAVGAT), s.632.
[11] ÜÇIŞIK/ÇELİK, s.461-462.
[12] ÇAMOĞLU Ersin, “Sorumluluk Hukukunun Evrensel İlkeleri Işığında Yeni Türk Ticaret Kanunu’nda Anonim Ortaklık Yönetim Kurulu Üyelerinin Hukuki Sorumluluğu”, Prof. Dr. Şener Akyol’a Arma- ğan, Filiz Kitabevi, İstanbul 2011, s.407-418.
[13] AKDAĞ GÜNEY Necla, Anonim Şirket Yönetim Kurulu Üyelerinin Hukuki Sorumluluğu, 2. Baskı, Vedat Kitapçılık, İstanbul 2010, s.220.
[14] KIRCA (ŞEHİRALİ/MANAVGAT), s.614-615
[15] TEKİNALP, Sermaye Ortaklıkları, N.16-45
[16] KIRCA (ŞEHİRALİ/MANAVGAT), s.244
[17] ÜÇIŞIK/ÇELİK, s.584.